20 Haziran 2013 Perşembe

Ve Edison Ampulü Buldu…


Tarihte icatlar anını bulur, endüstride tasarımlar. Thomas Edison 1879’da bir elektirik ampulü icat etti. Ve sonra tasarımcılardaydı sıra.

Amerikalı mimar Eichlers, tüm evlerini “bring the outside” ilkesi ile tasarlıyordu. Ancak gün ışığını ne kadar içeri taşırsanız taşıyın, gün bitiminde lambalar yakılıyordu…


İç mimar Richard Neutra, endüstri ürünleri tasarımına, o çok düşkününü olduğu Ford Model-A otomobilinin lambasını, Henry Ford için tasarladığı evde duvar lambası olarak kullanarak giriş yapıyor.


Richard Neutra’dan sonra, aydınlatma konusunda en çok ilgimi çekmiş bir diğer isim elbette İskandinavyalı mimar ve tasarımcı Alvar Aalto’dur. 

Alvar Aalto’nun en önemli iki yapıtındaki incelikli aydınlatma sistemleri dikkat çekici. Tüberküloz hastaları için inşa edilmiş olan sanatoryum Paimion Parantola’da örneğin, Alvar Aalto ışığın geliş açısı ve aydınlatmanın ‘duvardaki hangi renkler ile kullanılırsan nasıl olur’u dahi düşünerek tasarlamış tüm lambaları.

Viipuri Library, Alvar Aalto’nun bir diğer yapıtı. Bu kütüphanede Alvar Aalto öncelikle gün ışığından en fazla yararlanılacak şekilde tasarladığı binada geceleri de kitap okurken kişiyi rahatsız etmeyecek şekilde tasarlamış lambaları.





Danimarka Modern Tasarımında önemli bir yeri olan Poul Henningsen, ampulün kör eden ışığını önlemek için 1926’da “PH Lamba” adını verdiği üçlü gözlü lambayı tasarlamıştır. Sonrasında bu sistemde birçok lamba tasarlar. Bu üç gözlü lambaların sistemini, gözlerin eğimi hem masayı hem de odanın geri kalanının aydınlanmasını sağlamak üzere düşünülmüş.




Finn Juhl’un veya Arne Jocobsen’in tasarımları da yine ilgi çekici tasarımlar arasında. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder