Tarihte icatlar anını bulur, endüstride tasarımlar. Thomas
Edison 1879’da bir elektirik ampulü icat etti. Ve sonra tasarımcılardaydı sıra.
Amerikalı mimar Eichlers, tüm evlerini “bring the outside”
ilkesi ile tasarlıyordu. Ancak gün ışığını ne kadar içeri taşırsanız taşıyın,
gün bitiminde lambalar yakılıyordu…
Richard Neutra’dan sonra, aydınlatma konusunda en çok ilgimi
çekmiş bir diğer isim elbette İskandinavyalı mimar ve tasarımcı Alvar Aalto’dur.
Alvar Aalto’nun en önemli iki yapıtındaki incelikli aydınlatma sistemleri
dikkat çekici. Tüberküloz hastaları için inşa edilmiş olan sanatoryum Paimion
Parantola’da örneğin, Alvar Aalto ışığın geliş açısı ve aydınlatmanın ‘duvardaki
hangi renkler ile kullanılırsan nasıl olur’u dahi düşünerek tasarlamış tüm
lambaları.
Viipuri Library, Alvar Aalto’nun bir diğer yapıtı. Bu
kütüphanede Alvar Aalto öncelikle gün ışığından en fazla yararlanılacak şekilde
tasarladığı binada geceleri de kitap okurken kişiyi rahatsız etmeyecek şekilde
tasarlamış lambaları.
Danimarka Modern Tasarımında önemli bir yeri olan Poul
Henningsen, ampulün kör eden ışığını önlemek için 1926’da “PH Lamba” adını
verdiği üçlü gözlü lambayı tasarlamıştır. Sonrasında bu sistemde birçok lamba
tasarlar. Bu üç gözlü lambaların sistemini, gözlerin eğimi hem masayı hem de
odanın geri kalanının aydınlanmasını sağlamak üzere düşünülmüş.
Finn Juhl’un veya Arne Jocobsen’in tasarımları da yine ilgi
çekici tasarımlar arasında.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder